Bütünlük bozulursa zehir yayılır! İran'ın yer altı gücü: İsrail'in çabaları tersine mi dönüyor?
İran ve İsrail arasındaki savaş, her geçen dakika şiddetini artırıyor. Özellikle füzelerin hedefi olan nükleer tesislerin aldığı hasar, yaşanan korku ve tedirginliğin boyutunu etkiliyor. Olası bir sızıntının sonuçları ağır olabilir. Bu nedenle savaşın yanında ABD ve Türkiye başta olmak üzere bir diploması trafiği yürütülüyor ve tüm bunlara 'dur' denmesi için çalışmalar sürüyor. Peki ama nükleer sızıntı tehlikesi ve savaşın akıbeti ne yönde gelişecek?
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – İran ve İsrail arasında 13 Haziran günü başlayan çatışmalar hem iki ülkenin askeri potansiyelini hem de bölgedeki nükleer tehlikeyi tartışma konusu haline getirdi. İran’ın nükleer silah kullanması ihtimallerinden, dün İsrail’in vurduğu Şehit Reisi Nükleer Enerji Santrali'nden Natanz Nükleer Tesisi’ndeki radyasyon ve sızıntı haberlerine kadar pek çok kritik konu ve risk, dünyanın gündemine oturdu. Türkiye de müzakere ve barış yanlısı tavrıyla bölge ülkeleriyle diplomasi trafiğinde önemli bir aktör oldu. Ancak yaşananlar her geçen saat can ve mal kaybıyla sonuçlanıyor ve iki ülkeden durumun daha da ciddileşeceğine dair açıklamalar geliyor. Bu da krizin ve savaşın boyutlarının büyüyeceğine bir işaret gibi. Birkaç günlük olmadığı şimdiden anlaşılan ‘savaş’, nükleer tesislerdeki sızıntıyla küresel bir krizin merkezi oldu. Peki ama bölgedeki gerilim ne kadar sürecek ve Natanz’daki sızıntı çevresi için silahsız bir ‘ölüm’ mü demek? Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şebnem Udum ve Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Görevlisi Dr. Ahmet Kağan Marcan konuyu tüm detaylarıyla Milliyet.com.tr’ye değerlendirdi.

PERDE ARKASI BAŞKA! ‘NETANYAHU HÜKÜMETİ ZARAR GÖRDÜ’
İsrail 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de sivilleri vuruyor, silahsız insanlar füzelerin hedefi oluyor. İsrail o günden bu yana Lübnan ve İran’a d saldırmış, ancak İran’a son saldırısı beklendiği gibi sonuçlanmamıştı. Yaşananlar kısa bir çatışmayı değil, birbirini takip eden misillemeleri getirdi. Son olarak Tel Aviv ve Hayfa gibi İsrail için kritik önem taşıyan noktaların İran füzeleriyle vurulması bazı dengeleri değiştirmiş olabilir mi? İsrail-İran savaşının olası sonuçları nasıl öngörülüyor? Doç. Dr. Şebnem Udum, perde arkasını ve küresel sonuçları, “Ekonomik olarak İran’ın stratejik konumu (Körfez ve Hürmüz Boğazı’nı kontrol ediyor olması) ve doğal kaynakları, dünya petrol ve doğal gaz üretimi ve taşınmasını büyük oranda etkilediği için tüm ülkeler artacak olan petrol fiyatlarından etkilenecektir” diye açıkladı. Ancak bunun bir de saldırgan politikasıyla küresel bir sorun olan İsrail boyutu var. Netanyahu hükümeti için devran dönmüş olabilir mi? Doç. Dr. Şebnem Udum şöyle açıkladı:
“Belli bir noktada İsrail’in İran füzelerini etkisiz hale getirmek için ABD’den yardım istemesi ve nükleer müzakereler başlamak üzereyken operasyon başlatması İsrail’in ve Netanyahu hükümetinin siyaseten hasar görmesine yol açmıştır. ABD, İran ile bölgede çatışmasızlığı sağlayabilecek bir nükleer anlaşma için bir araya gelecekken, bu operasyonla diplomasi işlevsiz hale getirilmiştir. İran da bu saldırı karşısında UAEA denetçilerinin tesislere erişimini kısıtlayabilir, nükleer silah edinme yoluna girebilir, (NPT) Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan çekilebilir ve artık güvence denetimleri söz konusu olmaz. Bu da hem bölgede hem uluslararası alanda bir hasardır. Çünkü anlaşmanın on yıllar boyu yerleştirdiği nükleer silahların yayılmasının önlenmesi normu erozyona uğrar.”

‘BÜTÜNLÜĞÜNÜ KAYBEDERSE RADYOAKTİF YAYILMA OLUR'
İran ve İsrail arasındaki savaş sürerken pek çok nükleer tesis de zarar gördü. İsrail’in, 13 Haziran Cuma günü İran'da, ülkenin nükleer tesislerini de hedef alan saldırıları 2 önemli merkezi hedef aldı. İran medyasında yer alan haberlere göre Natanz ve Arak tesisleri füzeler nedeniyle hasar aldı. Öyle ki yapılan açıklamalar Natanz Nükleer Tesisi hakkında büyük bir panik ve korku haline neden oldu. Yaşanacak bir sızıntı, çevreye yayılabilir, toprak hava ve suya karışan radyoaktivite, cephenin sınırlarını aşan sonuçlar doğurabilir mi? Böyle bir durumda savaşın etki alanının büyümesi kaçınılmazdı. Dr. Ahmet Kağan Marcan şöyle açıkladı: “Natanz Nükleer Tesisi’nde katmanlar şeklinde koruma sistemleri bulunuyor. Burada koruma kabı radyoaktif ve kimyasal maddelerin dışarı sızmasını engellemek için kullanılır. UAEA’nın yaptığı açıklamalarda da bu koruma kabının bütünlüğünün korunduğu ve içeride bulunan radyoaktif maddelerin alfa kaynaklı olduğunu belirtti. Alfa kaynakları havada katedebildikleri mesafeler çok düşüktür. Bu sebeple insanları etkilemesi çok olası değil. Ancak bu saldırıların devamı gerçekleşirse koruma kabının bütünlüğünü kaybetmesi radyoaktif maddelerin yayılmasına sebep olabilir.”
Bir sızıntı halinde olaylar nasıl gelişir, çevreye ve insana zararları ne boyutta olur? Dr. Marcan bu konuya ilişkin, “Nükleer tesislerde özellikle nükleer santrallerde reaktörün çalışma sürecine ve yapısına bağlı olarak çok yüksek miktarda ve aktivitede radyoaktif uçucu maddeler bulunuyor. Bu maddeler güvenlik bariyerlerinin zarar görmesi durumda atmosferde dağılım gösterebilir. Bu dağılımın birçok yakın veya uzak ülkeye, yerleşim ve tarımsal bölgeye ulaşma ihtimali bulunuyor. Bu durum da insanların radyasyon dozlarına maruz kalmasına, ticari ürünlerde radyoaktif birikim nedeniyle ticari zarar görmesine ve insanların bazı bölgelerden tahliye edilmelerine neden olabilir. Yaşanacaklar bölgelerin uzun süre yerleşime ve ticari faaliyetlere kapatılmasına ve kanser risklerinin artmasına sebep olacaktır” diye konuştu.

Olası bir durumda Türkiye'nin nasıl etkileneceği de merak konusu. Dr. Marcan dikkat çekici eylem planlarını ve önlemleri anlattı:
Türkiye’de AFAD ve NDK’nın oluşturduğu Ulusak Radyasyon Afet Plan (URAP) kapsamında nükleer ve radyasyon olaylarında nasıl harekât edileceği, bu faaliyetlerde hangi kurum ve kuruluşların yer alacağı, görev tanımlarının neler olduğu belirlenmiştir. Maalesef radyoaktif maddelerin atmosferde dağılımı durumunda hiçbir sınır ya da hiçbir aktivite radyoaktif maddelerin taşınımını engelleyemez. Bu sebeple sadece insanların ve çevrenin olası etkilerden olabildiğince az etkilenmesi için raporda belirtilen görev ve faaliyetlerin yapılması gerekli. RADİSA sisteminden gelen doz hızı verilerine bağlı olarak bu kurumlar bölgedeki insanlara müdahale edebilir, daha az etkilenecek bölgelere nakliyesini gerçekleştirebilir ve/veya tıbbi müdahale bulunabilir.” - Dr. Ahmet Kağan Marcan

İSRAİL'İN ÇABALARI TERSİNE Mİ DÖNÜYOR?
Savaş, beraberinde pek çok soruyu tartışma konusu haline getirdi. Nükleerden drone’lara pek çok konu artık gündemde büyük bir yer ediniyor. Çevresindeki her ülkeyi tehdit eden İsrail’in amacı ise Doç. Dr. Şebnem Udum’a göre şöyle: “İsrail’in siyasi amacı, İran’ın nükleer silah üretme kabiliyetini yok etmek olarak görünüyor. Bunun ötesinde ‘rejimi yok etmek’ de telaffuz edilmişti. Ancak bu daha ziyade ABD’den istenecek yardımın ABD iç politikasında meşrulaştırılmasına dayanak olması ve İran’daki rejim muhaliflerinin desteğinin alınmasına yönelik söylendiğini değerlendiriyorum. İran’ın Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisi hasar aldı. Ancak yer altındaki tesisler o kadar zarar görmedi, Fordow’daki gibi. Ayrıca nükleer beyin gücü ve askeri komuta kademesi hedef alındı.” Peki ABD Başkanı Donald Trump’ın dün yaptığı ‘barış’ açıklaması ne anlama geliyor? Doç. Dr. Udum bunu da açıklayarak sözlerini noktaladı.
“Trump, 15 Haziran’daki ‘yakında barış olacak’ açıklaması yaptı. Savaş durumunda olsa bile devletler tansiyonu düşürmek, daha fazla zaiyatı önlemek ve bir ateşkesin (ya da barış anlaşmasının) şartlarını kendi lehlerine çevirmek için bir aracı ya da direkt (elçiler, telefon görüşmeleri gibi) olarak görüşürler. Trump da bu tarz görüşmelerin yapıldığını söyledi. Zira iki tarafın birbirine net bir üstünlük sağlayamadığı durumda daha fazla kayıp vermek anlamsızdır. Ancak İsrail’in siyasi hedefinde İran’a karşı askerî üstünlük ve stratejik üstünlüğü garantileme olduğu görülmektedir. İsrail’in bu hamlesi, İran’ı nükleer silah edinmeye daha fazla güdüleme riski taşıyor. Bu da atılan adımın, tersine bir etki yarattığını düşündürüyor. Sıcak çatışma (hava savaşı) kesilse bile savaş, siyaseten devam edecektir.” – Doç. Dr. Şebnem Udum
Benzer Haberler
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan: Saldırılara aynı düzeyde karşılık vereceğiz
Netanyahu'dan Hamaney'e suikast sinyali! 'Çatışmaları bitirir'
Trump'tan İran'a tehdit gibi açıklama: Çok geç olmadan masaya oturmalı
Son dakika! İsrail ordusu, İran devlet televizyonunu vurdu
Orta Doğu'da savaş büyüyor: Netanyahu 'Tahran'ı boşaltın' dedi, füzeler peş peşe geldi
Paris’te İsrail’e soğuk duş: Fuarda Tel Aviv silahlarına kara perde!
Irak Başbakanı Sudani: İsrail, Orta Doğu’da savaşın alanını genişletmeye çalışıyor!
Çin: İran-İsrail çatışmasından ilk zarar gören Orta Doğu ülkeleri olacaktır!